20110426

* Sağlıklı kilo vermek için 6 öğün yiyin!

Sağlıklı kilo vermek için 6 öğün yiyin!

Sağlıklı kilo vermek için besinlerin 6 öğüne paylaştırılarak tüketilmesi, 3 saatten fazla aç kalınmaması, her gün en az 2-2.5 litre su içilmesi, yemeklerin yavaş yenmesi, her besin grubundan dengeli şekilde alınması, günlük küçük aktivitelerin artırılması ve akşam yemeklerinin geç yenilmemesi öneriliyor
Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Berna Ertuğ, hızlı kilo vermek uğruna uygulanan yanlış diyetlerin, kiloların çok kısa zamanda geri alınmasına neden olduğunu vurguladı. Kilo vermek isteyenlere metabolizmalarını hızlandırmayı öneren Ertuğ, 3 ana 3 ara öğün kuralına bağlı olarak, tüm gün boyunca besinlerin 6 öğüne paylaştırarak tüketilmesi gerektiğine işaret etti. Kan şekerinin dengelenmesi için 3 saatten fazla aç kalınmamasının önemine değinen Ertuğ, “Bu sayede gün içinde tetiklenen tatlı krizlerini bastırmak ve tek bir öğünde çok fazla yemek yeme isteğinden kurtulmak kolaylaşacaktır” dedi.

4 yapraklı yonca...
Doğru besin gruplarından, uygun miktarlarda tüketmek ve kilo verirken sağlıklı kalmak için 4 yapraklı yonca modelinin uygulanmasını öneren Ertuğ, her yaprağın süt ve ürünleri (süt, yoğurt, ayran, cacık), et-kuru baklagiller-yumurta-peynir, ekmek-tahıl (ekmek, makarna, pilav, çorba) ve meyve sebze gibi besin gruplarını temsil ettiğini belirtti.
Yemek yemeğe başladıktan 15-20 dakika sonra doygunluk hissinin oluştuğuna işaret eden Ertuğ, “Yavaş yemeye özen gösterilmeli, yemek sırasında lokmalar arasında sık sık aralar verilmelidir” önerisinde bulundu. Ertuğ, özel bir sağlık problemi yoksa, her gün en az 2-2.5 litre (10-12 su bardağı) su içilmesini tavsiye etti.

20110420

* Hamilelikte beslenme bebeğin DNA'sını değiştiriyor

Hamilelikte beslenme bebeğin DNA'sını değiştiriyor

Son güncelleme: 19 NİSAN 2011 - TSİ 14:33

Anne karnında bir bebek
İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, anne adaylarının hamilelik sırasında beslenme şekli, bebeklerinin DNA'sında değişiklikler yaratarak obezite riskini artırabiliyor.
Southampton Üniversitesi'nden uzmanların Diabetes (Diyabet) dergisinde yayınlanacak olan çalışmasına göre düşük düzeyde karbonhidrat tüketmek, bebeğin genlerinde bazı unsurların değişmesine yol açıyor.
Bu değişikliklerin görüldüğü bebekler, yaşamlarının ileriki aşamalarda daha çok kilo alıyor.
Yani anne düşük karbonhidratlı biar beslenmeye geçerse, çocuğunun kilo alma riskini artırıyor.
İngiliz Kalp Vakfı, bu nedenle kadınların beslenme ve yaşam tarzları konusunda daha çok bilinçlendirilmesini istiyor.

Bebek DNA'sını çevreye göre programlıyor

Uzmanların teorisine göre, anne karnında gelişimini sürdüren bebek, dünyaya geldiğinde karşılaşacağı ortama hazırlıklı olmaya çalışıyor ve DNA'sında buna göre değişiklikler oluyor.
Yani karbonhidratı az bir ortamda gelişen bebek, yeterli besin olmadığı varsayımıyla vücudunu depolamaya programlıyor.
Daha önce hayvanlarda yapılan çalışmalarda da beslenmenin gen işlevlerinde değişiklik yaratabildiği belirlenmişti. Buna, epigenetik değişim deniyor.
Bu alana eğilen uzmanlar çevre ile genlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışıyor.
Söz konusu araştırmada, uzmanlar göbek bağından numuneler alarak 'epigenetik markörleri' inceledi.
Bu veriler hamileliklerinin başlarında şeker ve nişasta alımı az, düşük karbonhidratlı gıdalarla beslendiğinde, çocuklarda bu markörlerin geliştiğini belirledi.
Daha sonra da bu markörler ile aynı çocukların altı ve dokuz yaşında obez olma riski arasında ciddi bir bağ ortaya çıkarıldı.

Anahtar A vitamini

Uluslararası uzmanların katkıda bulunduğu çalışmaya liderlik eden Profesör Keith Godfrey, BBC'ye açıklamasında "Şaşırtıcı olan, bu verilerin altı ile dokuz yıl kadar sonra çocuklardaki şişmanlığın dörtte birini açıklaması" dedi.
Raporda genetik özelliklerin doğum kilosundan "çok daha büyük" etki yaptığı ve annenin zayıf ya da kilolu olmasıyla bir ilgisi bulunmadığı kaydediliyor.
Söz konusu değişiklikler A vitamini için reseptörler yaratan RXRA geninde görüldü. A vitamini, hücrelerin yağları nasıl işleyeceğini belirliyor.
Profesör Godfrey, "bu hem çok etkileyici hem de potansiyel önemi büyük bir araştırma" dedi.
"Hamile kadınlar beslenme konusunda tavsiyeler alıyor ancak bu konu, çoğu zaman sağlık personeli için öncelik olmayabiliyor."
"Bu araştırma ise bebeklerinin uzun vadeli sağlık durumunda etkili olduğu için annelerin beslenme tavsiyelerini dikkatle izlemesi gerektiğini gösteriyor."
İngiliz Kalp Vakfı'ndan Profesör Mark Hanson da araştırmanın epigenetik değişimlerin kısmen de olsa yaşamın ilk dönemleri ile daha sonraki hastalıklar arasında bağlantı oluşturduğuna ilişkin önemli kanıtlar sunduğunu söyledi.
Hanson bunun kadınların gelecek nesillerin sağlığını iyileştirebilmek için beslenme konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu gösterdiği görüşünde.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/04/110419_diet_dna.shtml


20110418

* Menisküste çığır açacak tedavi!

Menisküste çığır açacak tedavi!

Cambridge Üniversitesi’nde geliştirilen ‘Radikal Kıkırdak Tedavisi’ menisküs sorunu yaşayanlara umut oldu

02:30 | 17 Nisan 2011
Menisküste çığır açacak tedavi!
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Cambridge Üniversitesi’nden bilim insanları, eklem iltihabından kaynaklı menisküs, kalça ve el iltihabı gibi hastalıklar için çığır açıcı bir tedavi geliştirdi. ‘Radikal Kıkırdak Tedavisi’ adı verilen yeni yöntemde, doktorlar iltihaplı bölgeyi tamamen alarak yerine kıkırdağı yeniden oluşturacak kök hücreleri içeren geçirgen, çift katmanlı bir protez yerleştirdi. Kemik iliğinden alınmış bu kök hücrelerin zarar görmüş bölgede kıkırdağı yeniden oluşturması bekleniyor.
Birçok sporcunun kâbusu olan, kemiklerin esnek bir biçimde hareket etmesini sağlayan kıkırdağın içindeki sıvının azalması yüzünden ortaya çıkan menisküs hastalığına yepyeni bir tedavi biçimi getiren projenin yaratıcısı olan Dr. Andrew Lynn, kıkırdağın yeniden oluşmasını öngören kök hücre tedavisinin birçok hasta için umut vaat ettiğini söyledi. Lynn’nin de kurucusu olduğu bir Belçika firması tarafından Macaristan’daki bir klinikte, aralarında İngiltere Kriket Milli Takımı’nın eski kaptanı Michael Vaughan’ın da bulunduğu, eklem iltihabı olan 17 hasta üzerinde yapılan deneyin olumlu sonuç vermesi bekleniyor.
Günümüzde menisküs tedavisinde kullanılan yöntemler hastalığın tekrar etmesine engel olamıyor. Bu sebeple menisküse yakalanan birçok sporcu jübile yapmak zorunda kalıyor. İngiltere’de 2 milyon kişi kalça eklemlerinden kaynaklı, 4 milyon kişi de diz eklemlerinden kaynaklı ağrılar nedeniyle çeşitli kliniklerde tedavi görüyor. Ulusal Sağlık Hizmetleri her yıl diz ve kalçada oluşan eklem iltihaplarının tedavisi için 1 milyar sterlin (2,5 milyar lira) harcandığını açıkladı.

http://gundem.milliyet.com.tr/meniskuste-cigir-acacak-tedavi-/gundem/gundemdetay/18.04.2011/1378999/default.htm

20110410

* Biber özellikle acı çeşitlerinde içerisinde barındırdığı kapsaisin maddesi sayesinde pek çok yararı bulunan bir sebzedir.


Yeşil biberde lezzet var!

Biber özellikle acı çeşitlerinde içerisinde barındırdığı kapsaisin maddesi sayesinde pek çok yararı bulunan bir sebzedir.





Yeşil biber ve çarliston biberi hemen her yemekte kullanırız ve salatalarımıza muhteşemler bir tat katmasına da asla hayır demeyiz.




Biber, beta karoten, C, P ve K vitaminleri açısından oldukça zengindir. Bu özellikleri sayesinde mideyi güçlendirir, iştah açar ve mide tembelliğini önler.




Mutfağınızın demirbaşlarından olan biberin kurutulmuş haldeki baharatı da oldukça yaygın bir kullanıma sahiptir. Yemeklere tat katan biber, kısacası sürekli elimizin altında bulunması gereken bir sebzedir.




Kızartması da yoğurtla sunulan biberin ise uzun süre yağda pişirilmiş hali mide şikayeti olanlar için pek önerilmemektedir. Oldukça kuvvetli bir sebze olan özellikle acı biber mide ve bağırsaklarda tahrişe yol açacaktır.
Sürekli ve sık aralıklarla tüketildiğinde ise karaciğer ve böbreklere dahi zarar verebilmektedir.
http://mutfak.milliyet.com.tr/yesil-biberde-lezzet-var-/tefalmutfak/haberdetay/08.04.2011/1375197/default.htm?ref=milliyet_anasayfa

20110403

* Nişasta bazlı şeker alarmı!..

Nişasta bazlı şeker alarmı!..
http://www.sacitaslan.com/i.php?p=f1/8a2_2b29a.jpg&w=300&h=248
> Üç tehlikeli beyaz olarak bilinen 'un, şeker ve tuz'un insan sağlığına etkisi tartışılırken, daha az maliyetle elde edilen ve gazozdan çikolataya pek çok üründe kullanılan nişasta bazlı şeker (NBŞ), bazı AB ülkelerinde yasaklandı. Türkiye, dünyanın en büyük 4. şeker pancarı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan "mısır şurubu" üretmek için sadece 2010'da 500 bin ton mısır ithal etti. Ancak içeriğinde fruktoz olan mısır şurubu ile yapılan gıdalar, doktorlara göre kronik hastalıkları salgına dönüştürüyor.
>
> FRANSA, HOLLANDA VE İNGİLTERE YASAKLADI!
> Fransa, Hollanda ve İngiltere, bu nedenlerle Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak da adlandırılan mısır şurubu üretimini yasakladı. En büyük üretici ABD, üretim kotasını düşürdü. Türkiye'de ise Danıştay'ın kesinleşmiş kararına rağmen Bakanlar Kurulu kotayı düşürmemekte ısrar ediyor. NBŞ artık kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayiinde kullanılıyor. Üstelik yalnızca tat verici olarak değil fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da... İnsan sağlığına etkisi nedeniyle tartışılan mısır şurubunu, sağlık ve ticari yönüyle inceledik.
>
> NİŞASTA BAZLI ŞEKER ALARMI!
> Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ), Fransa, Hollanda ve İngiltere'de yasaklandı. Bağımsız bilim adamlarının, "Mısırdan elde edilen NBŞ'de yüksek oranda fruktoz (meyve şekeri) var. Fruktoz, tokluk hissi uyandırmaz aksine yedikçe yedirir. Kronik hastalıklar salgına dönüşmeden önlem alınmalı" dediği NBŞ için Türkiye bir cennet durumunda. Türkiye'de mahkemeler, şirketlere 'kotayı düşür' dese de Bakanlar Kurulu yetkisini, kotayı artırma yönünde kullanıyor. NBŞ artık kotalı, kotasız vemerdiven altı olarak tümgıdamaddelerinde kullanılıyor. En büyük üretici konumundaki ABD'nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008'de "içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır" açıklaması yaptı.
>
> HER ŞEY TON BAŞINA 250-300 DOLAR İÇİN
> ABD'de bilim adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ'ye bağlayınca, yüzde 10 olan ABD üretim kotası, yüzde 2'lere düşürüldü. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını yüzde 15'e çıkardı. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla ton başına 250-300 dolar daha ucuz olmasıydı. Şeker pancarında dünyanın 4'üncü büyük üreticisi olan Türkiye, yeterli orandamısır üretiliyor olmasına rağmen dışarıdan ithal ettiğimısırla NBŞ üretiyor. Türkiye'de gıdamaddelerinde kullanımoranı ise bazı verilere göre yüzde 30 ancak yüzde 50- 80'lere vardığı iddia ediliyor.
>
> ÜRETİMDE 25 AVRUPA ÜLKESİNİN TOPLAMIYLA YARIŞIYORUZ
> Avrupa'da kişi başına NBŞ tüketiminin 1-1.5 kilo, Türkiye'de ise 6 kilo civarında olduğunu söyleyen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, NBŞ üretimiyle ticari açıdan Türkiye'nin kâr etmediğini, buna rağmen halk sağlığının bozulmasına göz yumulduğunu şu verilerle açıklıyor: "Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde de pancardan şeker elde ediliyor. Ama bu ülkelerden Fransa, Hollanda ve İngiltere NBŞ bazlı şeker üretimini yasakladı. 25 Avrupa ülkesi 1milyon 200 bin ton NBŞ üretirken Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Türkiye 2008 yılında 1milyon 151 bin 490 tonmısır ithal etmiş, 2009 yılında 485 bin 130, 2010 Eylül ayı itibarıyla 425 bin 646 ton mısır ithalatı yapmışız. Bir tarafta GDO'lu mısır tüketip halkın sağlığını bozuyoruz diğer taraftan Türkiye'deki çiftçiyi değil başka ülkeleri desteklemiş oluyoruz.
>
> PROF. YALÇIN: DEVLET TAKİP ETMELİ
> Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayip Yalçın: "Bu konu üzerinden direkt yapılmış bir çalışma yok ancak ilişki şişmanlık üzerinden kuruluyor. Bu iddiaların klinik temelini çoğu zaman göremiyoruz ancak kullanımı sınırlandırılmış bir ürün olması nedeniyle Devletin kurumları bunu takip etmeli."
>
> OBAMA'NIN EŞİ HALKINI UYARMIŞTI
> ABD Başkanı Barack Obama'nın eşi Michelle Obama'nın, 'İçerisinde mısır şurubu ihtiva eden ürünleri tüketmeyeceği ve çocuklarına vermeyeceği' yönündeki açıklamasını hatırlatan Gök, "Türkiye'de NBŞ lobisi çok iyi çalışıyor. ABD'nin NBŞ fiyatları bizden yüzde 40 daha ucuz. Neden AB'ye satmıyorlar veya niye bizden almıyorlar? Fruktoz, şeker muadili olduğu için ve de insan sağlığı üzerindeki etkisi nedeniyle karşı çıkıyorum. Sendika olarak kotanın düşürülmesi için her yıl dava açıyoruz, mahkeme bizi haklı buluyor ama Bakanlar Kurulu kararı uygulamıyor" dedi. "Avrupa ve ABD, NBŞ bazlı şeker tüketilmemesi için halkı bilinçlendiriyor" diyen Gök, Türkiye'de NBŞ ile üretilen gıda maddeleri üzerindeki etiketlerde uyarı bulunmuyor. Hangi gıdada ne kadar NBŞ kullanıldığı belirtilmiyor. 'Sigara sağlığa zararlıdır' gibi etiket bulunmalı. Etiket üzerinde bir insanın günde en fazla tüketeceği miktarın belirtilip uyarının da bulunması gerekiyor. Tedbir alınmayınca 'Çocuklarınızı NBŞ'den uzak tutun' kampanyası başlattık" diye konuştu.
>
> EN BÜYÜK ÜRETİCİ CARGILL-ÜLKER !!
> Türkiye'de NBŞ üreten sadece 5 şirket var!
> TÜRKİYE'de NBŞ üreten 5 tesis var. Bunlardan Cargill'ın kapasitesi 400 bin ton, Adana'da bulunan Amylum'un kapasitesi 250 bin ton, Ülker- Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta'nın kapasitesi 110 bin ton, TAT firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar'ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu'na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor.
>
> Yurtiçine satış izni olan firmaların kotaları
>
> DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NBŞ
> Üç büyük kola üreticisi (Coca-Cola, Pepsi-Cola ve Cola Turka), içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan "mısır şurubu" kullanmayı tercih ediyor. NBŞ üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill'a ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda NBŞ'yi en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kâr eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu'nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı.
>
> PROF. DEMİRKOL: KALP HASTASI YAPIYOR
> Fruktozun şişmanlığa, şişmanlığın da başta kalp damar hastalığından kaynaklı inmeye ve birçok kronik hastalığa yol açtığını söyleyen Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol, "AB ülkelerinde bu ürünlerin tüketimi ve gıda ürünlerinde kullanımı azaltılırken Türkiye'de durum vahim. Denetim yok. Piyasada kayıt dışı fruktoz var. Türkiye'deki 5 ayrı üretici firma, piyasadaki kayıt dışı fruktoz olduğunu kabul ediyor ancak bu veriyi de kotayı yükseltmek amacıyla kullanmak istiyorlar. Etiketlerin üzerinde ne kadar fruktoz kullanıldığı belirtilmiyor.
>
> ÜRETİP GIDAYA DÖNÜŞTÜREN TEK ŞİRKET
> Cargill şirketi, mısırı işleyip elde ettiği nişasta sütünü 2004 yılının temmuz ayından itibaren Ülker ile birlikte ortak olduğu PNS'ye (Pendik Nişasta Sanayi) satıyordu. Ülker, PNS'den aldığı bu ara maddeyi Akyazı'daki Cola Turka tesisinde kurduğu ilave tesiste, nişasta bazlı şekere dönüştürüyor ve üretimde kullanıyordu. Ülker böylece Bakanlar Kurulu'nun NBŞ için belirlediği kotayı aşan tek firma olmuştu. Coca-Cola ve Pepsi-Cola, Ülker'i emsal gösterip aynı tesisi kurmak istedi ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, talebi yerinde bulmadı. 4 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren Şeker Kanunu, ürettiği mısır şurubunu aynı tesiste kullanan şirketleri kota dışında tutuyordu; ancak Sanayi Bakanlığı, bundan haberdar değildi. Şikâyet üzerine Şeker Kurulu, üretim yapan Cargill ve Amylum şirketine bir yazı gönderdi ve Şubat 2005'ten itibaren aylık üretim ve satış bilgilerini istedi. Kurul, Cola Turka üretiminde kullandığı nişasta bazlı şekerin 'kendi üretimi olmasa da' kota fazlası ürün olduğu gerekçesiyle Ülker'e 32 milyon TL ceza kesti. Bu tarihten sonra Cargill, Ülker'e PNS üzerinden nişasta sütü satışını durdurdu. 2005 yılında Ülker, nişasta NBŞ üretiminin durduğunu, cezaya itiraz etmek için mahkemeye başvurduklarını açıkladı. Ülker grubu, mahkeme sonucu konusundaki sorularımızı yanıtsız bıraktı.
>
> SAĞLIK BAKANI AKDAĞ AÇIKLADI: HER 3 KİŞİDEN BİRİ ŞİŞMAN!
> Gofretten bisküviye, meşrubattan unlu gıda mamüllerine varana kadar tükettiğimiz bir çoK gıda malzemesinin içinde yer alan Nişasta Bazlı Şeker (NŞB) maddesi Türkiye'yi obezitede ABD ve Meksika'ya yaklaştırdı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kendisinin de normalden kilolu olduğunu, kendisi için önlem almaya başladığını söyledi. Akdağ, Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı şişmanlıkla mücadele eylem planının da detaylarını anlattı. Bakan Akdağ, "İnsanımızın 3'te biri normal kilolu, 3'te biri obez, 3'te biri de kilolu ki ben de bu gruba dahilim" dedi, kendi adına önlem almaya başladığını anlattı. Akdağ, "Sofradan tam doymadan kalkmayı öğrenmemiz lazım. Acıkmadan sofraya oturulmamalı. Ama Sağlık Bakanlığı'nın yapabilecekleri sınırlı, bireylerin yaşam biçimlerini değiştirmeleri gerek" şeklinde konuştu.
>
> Hastalıklar salgına dönüşüyor
>
> Pancar şekerinin yerini almaya çalışan mısır şurubu yani NBŞ'nin (nişasta bazlı şeker) insan sağlığını tehdit ettiğini söyleyen doktorlar, "kronik hastalıklar ve kanser salgına dönüşür" diyerek uyarıyor. Bilimsel verilere göre çay şekeri olarak bilinen sakkaroz 74 birim, mısır şurubu olarak bilinen fruktoz ise 173 birim tatlılığa sahip. Son araştırmalar, 'şekerli gıdalara olan bağımlılığın, uyuşturucu veya uyarıcılara oranla daha fazla olduğu' tartışmalarını gündeme getirdi. Bu da 'Şeker uyuşturucu gibi yasaklansın mı' tartışmasını doğurdu. Normal şekere oranla daha tatlı olan fruktozun, bilinen ve tartışmasız kabul edilen en önemli etkisi, beyinde tokluk hissini uyarmıyor olması. Tıp otoriteleri, fruktozlu gıda ürünlerinin şişmanlatıcı etkisi üzerinde hemfikir. Bağımsız bilim adamları, fruktozun obeziteye ve metabolik sendroma yol açtığını ileri sürüyor.
>
> GIDA GÜVENLİĞİ DERNEĞİ: ELİMİZDE VERİ YOK
> Özellikle kanser uzmanları ve cerrahlar, karşılaştıkları vakalar karşısında, "Glikoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gereklidir ve bu miktar 15 gram kadardır. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltir, obezliğe, karaciğerde yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Mısır şurubunun gıda maddelerinde yoğun kullanımının önüne geçilmeli" diyerek tepkilerini dile getiriyor. 75 kadar gıda firmasının üyesi olduğu Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, "Biz, uluslararası sağlık otoritelerinin verisini baz alırız. Bugüne dek NBŞ'nin zararlı olduğuna dair bir veri elimize ulaşmadı" dedi. Şekerin insan sağlığı üzerine etkisi üzerindeki sorumuzu ise, "Şişmanlatıcı etkisi biliniyor. Şişmanlığa bağlı sağlık sorunlarına da yol açıyor olabilir ancak bu bizim değil gıdacıların yanıtlayacağı bir soru. 20'si öğretim üyelerinden oluşan danışma kurulumuz var, onların da NBŞ'nin gıda güvenliği açısından sakıncalı olduğunu belirten bir beyanı olmadı" şeklinde yanıtladı.
>
> İNSAN YAPISIYLA UYUMLU DEĞİL
> Nişasta bazlı fruktozun insan sağlığına etkisini, hızla artan kanser ve özellikle pankreas kanseriyle ilişkilendiren İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, "Son yıllarda yapılan araştırmalar, nişasta bazlı şekerin insan metabolizmasıyla uyumlu olmadığını ortaya koydu. Ülkemizdeki yüzde 15'lik NBŞ kotası en az yüzde 1 seviyesine indirilmeli. Mısırdan elde edilen NBŞ, genzinizde yanma tadı bırakır ve mide ekşimesine neden olur. Akışkandır ve soğukta şekerlenmeye neden olmaz. Mısır şurubu elde edilen mısırın da GDO'lu mısır olma olasılığı yüksektir" diyor.
>
> NEDEN MISIR ŞURUBU?
> Mısırdan yüksek fruktoz içerikli mısır şurubu yapımına 1970'lerde başlandı. 1980'lerde yılda 3 milyon ton olan üretim, günümüzde 20-30 milyon tonun üzerine çıktı. Nişasta glikoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna "nişasta bazlı sıvı şeker" adı veriliyor; kısaca "NBSŞ" dendiği de oluyor. ABD'de HFCS olarak isimlendiriliyor.
>
> Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90'lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahiptir.
>
> KARIN İÇİ YAĞLANMAYA DİKKAT EDİLMELİ
> Dizdar, NBŞ ile ilgili bilimsel araştırmaları da şöyle anlattı: "Mısır şurubunda elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. 'Steatozis' olarak adlandırılan yağlanma, özellikle son 10 yıl içerisinde artış göstermiştir. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarındaki artış yüzlerce cerrahi ve dahili tedavi girişimi ile sonuçlanıyor."
>
> GIDALARI TATLANDIRIYOR RAF ÖMRÜNÜ UZATIYOR
> Fruktoz şurubu, yalnızca tatlandırıcı değil nemi çekme özelliği yanında gıda aktivitesini düşürmekte ve gıdaların raf ömrünü uzatmaktadır. Alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, tat verici olarak meyve suyu sanayiinde, tadı artırma ve fermante edilebilirlik için de çikolata şekerleme, tatlılar, bisküvi, unlu mamuller sanayiinde kullanılır. Raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da kullanılan NBŞ, süt ürünleri, ketçap, mayonez, hazır çorba gibi işlenmiş gıdalarda ve meyve sebze ürünlerinin salamurasında da kullanılıyor.
>
> Obezite ve depresyona yol açıyor
>
> Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Mehmet Aydın da, bilimsel çalışmaları şöyle anlattı: "Fazla fruktoz tüketen deney hayvanları üzerinde çalışmalar yapıldı. Fruktozun, diyabet, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması ve hipertansiyona yol açtığı görüldü. Son 30-40 yıldır çay şekeri yerine mısır şurubunun kullanılması, şişmanlığın ve şişmanlıkla ilgili hastalıkların bir salgın haline dönüşmesini kolaylaştırdı. Ayrıca obezite, hipertansiyon, diyabet, karaciğer yağlanması, depresyon ve böbrek yetersizliği olan hastalar üzerinde yapılan incelemede, kanlarındaki ürik asit oranınının yüksek olduğu belirlenmiş. Deney hayvanlarına fruktoza eşdeğer miktarda glikoz ya da laktoz (süt şekeri = Glukoz + galaktoz) verildiğinde ise bu hastalıklar görülmüyor.
>
> GAZLI İÇECEKLER UYUŞTURUCU GİBİ
> Gazlı içeceklerin en görünür zararı şişmanlık. Çünkü çok miktarda hızlı emilen şeker içeriyorlar. Bu nedenle diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan mısır şurubu (fruktoz) kullanılıyor ki şişmanlık salgınının en önemli etkeni bu tip şekerler. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni."
> Şekersiz kola reklamı yasak ama karara uyan yok.
>
> Türkiye Şeker-İş Sendikası, Nisan 2008'de; Coca-Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve 'zero sıfır şeker' ile 'şekersiz maksimum tat' sloganlarıyla tanıtılan "Coca Cola Zero" ve "Pepsi Max" isimli ürün reklamlarının durdurulması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı'na şikâyet başvurusunda bulundu. 12 Ağustos 2008'de karara varan Reklam Kurulu, "söz konusu ürünlerde hiç şeker bulunmadığı izleniminin yaratıldığına ve reklamların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğuna" karar verdi. Kurul, reklamları veren Coca-Cola ve Pepsi-Cola şirketlerini 60 bin TL idari para cezası ile cezalandırdı ve reklamların durdurulmasına hükmetti. 31 Aralık 2008'de de sendika, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü'ne yazılı başvuru yapılarak, kararın uygulanmasını istedi. Ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, süresi içinde (3 Mart 2009'a kadar) herhangi bir cevap vermediği gibi kararı uygulamadı. Sendika, Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi'ne başvurarak, Bakanlığın bu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi.
>
> Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırıyor
>
> Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD'de 88 bin 802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen 'Nurses Health Study' adlı araştırmada, 18 yıllık takip süresinde 180 kişide pankreas kanseri saptandı. Bu çalışmaya göre çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmadı. Buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek olan ve artmış ensülin direnci bulunan bireylerde, yüksek glisemik yük ve fruktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırdığı görüldü. Multiethnic Cohort adlı çalışmada ise diyetteki glisemik yük (bir yiyeceğin bir porsiyondaki gerçek karbonhidrat miktarı), eklenen şekerler ve karbohidratların pankreas kanseri oluşturma riski araştırıldı.
> 8 yıl izlenen 162 bin denekten 434'ünde pankreas kanseri ortaya çıktı. Analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı ilişkili olduğu gösterildi.
>
> ABD KOTA KOYDU
> Los Angeles Üniversitesi araştırmacıları geçtiğimiz ağustos ayında yayınladıkları çalışmalarında, fruktozun pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığını ortaya koymuştu. Pankreas hücre soylarında yapılan bu araştırmaya göre, fruktoz kanser hücreleri tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Araştırma ABD'de Ağustos 2010'da ciddi tartışmalara neden oldu. ABD, nişasta bazlı şeker için kendi ülkesinde yüzde 2 kota koydu.
>
> Şükran ÖZÇAKMAK / HT GAZETE
> http://www.haberturk.co

http://www.sorgungazetesi.com/upload/Image/Sorgun/Tarim/seker.jpg