20120129

* Aspirinin bilinmeyen yanları


Prof. Dr. E. Murat Tuzcu 
Geçen haftaki yazımdan sonra okurlardan aspirinle ilgili olarak birçok soru geldi. Bu haftaki köşemde, gelen soruları 12 başlık altında toplayarak cevaplayacağım...


1- Aspirini ne dozda almalı?


Kalp damar hastalıklarının tedavisinde veya korunmak amacıyla alınacak aspirinin yüksek dozda olmasına gerek yok. Bebek aspirini dediğimiz 80-100 miligramlık haplar yeterli. Doz yükseldikçe ilacın yararı artmıyor. Bu kuralın istisnaları var. Daha önce aspirin almayan bir kişi kalp krizi geçiriyor ya da stent takılması gerekiyorsa, aspirine yüksek dozda (300-500 mg) başlayıp 80-100 miligramla devam etmekte yarar var.

2- Şeker hastaları aspirin almalı mı?

Diyabet, kalp damar hastalığı riskini yükseltiyor. Ama bu gerçek tüm şeker hastalarının aspirin alması gerektiği anlamına gelmiyor. Damar sertliğini hızlandıran, sigara, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, ailede kalp hastalığı gibi risk faktörlerinden biri bile varsa, diyabetik hasta her gün alacağı aspirinden yarar görür.

3- Midede erimeyen hap daha iyi değil mi?

Midedeki aside dirençli olan ve bağırsakta çözülen aspirin hapları midede yüzeysel tahrişlere neden olsa da kanamayı önleyici etkisi yok. Bunun nedeni, aspirinin kanama riskinin ortaya çıkması için hapın nereye değip nerede parçalandığı değil emilip emilmediğinin önemli olması. Üstelik bağırsakta eriyen aspirinin gerektiği gibi emilmediği, bu nedenle etkisinin de tam olmadığı şüphesi var. Sonuç: Çok özel bir neden yoksa, normal aspirin kullanmakta yarar var.

4- Aspirinin etkisiz olduğu durum var mı?

Aspirin, etkisini kan pullarının kümeleşip pıhtı oluşturmaya başlamasını engelleyerek yapar. Aspirin alan bir kişi kalp krizi geçirince, akla “Acaba aspirin etki etmiyor mu?” sorusu gelir. Yapılan özel bir kan testiyle aspirinin kan pulcuklarına etkisinin yeterli olup olmadığı ölçülebiliyor. Ama bu kan testinin sonuçlarının nasıl yorumlanması ve tedaviyi yönlendirmekte kullanılıp kullanılamayacağı çok tartışmalı.


5- Aspirin alerjisi olur mu?

Ender de olsa alerjiye benzer bir reaksiyon yarattığı için bazı kişiler aspirin kullanamazlar.
 Özellikle astım ya da alerjik nezleden yakınanlarda daha sık rastlanan bu durumu tedavi etmek için aspirine duyarsızlaştırma tedavisi uygulanabilir. Ya da aspirinin yerini tutacak başka bir ilaç verilebilir.

6- Aspirin alamıyorum, ne yapabilirim?

Şu veya bu nedenle aspirin alamayan bir kişinin kullanabileceği başka ilaçlar var. Kan pulcuklarının kümeleşip kan pıhtısı oluşturmasını önleyen, aspirine alternatif ilaçların sayısı son yıllarda arttı. Bunların en çok kullanılanlarının başında, ticari adı Plavix olan clopidrogel geliyor.


7- Aspirin kanserden koruyormuş, doğru mu?

Aspirinin kalınbağırsak kanserleri riskini azalttığını gösteren bir dizi araştırma var. Bunun tersini iddia eden çalışmalar olsa da, elde olan verilerin toplamı, koruyucu etkisinin olduğunu destekler nitelikte. 25 bin kişiyi içeren 8 araştırmanın topluca değerlendirildiği bir çalışma, sadece kalınbağırsağın değil başka organ kanserlerinin de aspirin alanlarda azaldığını gösterdi. Olumlu veriler umut verici olsa da, riski yüksek olanlar dışında, aspirinin kanserden korunmak amacıyla yaygın olarak kullanılması için yeterli kanıt yok.


8- Romatizma ilaçlarıyla beraber alınır mı?

Romatizmal ağrılar için yaygın olarak kullanılan, kısa adı NSAID olan ilaçları aspirinle birlikte almanın 2 sakıncası var. Birincisi mide kanaması riskinin artması. İkincisi de bu ilaçlardan bazılarının aspirinin koruyucu etkisini azaltması. NSAID grubu ilaçlar mutlaka doktor denetiminde ve sınırlı sürelerle kullanılmalıdır. Reçetesiz olarak satılan birçok ağrı kesici ilacın içinde de NSAID olduğu unutulmamalıdır.

9- Kumadin alıyorum, aspirin de alabilir miyim? 

Kalbin düzensiz ve hızlı attığı, atriyal fibrilasyon denilen çarpıntıda, bacak toplardamarlarında pıhtı olduğunda, yapay kalp kapağı varsa pıhtı önleyici ilaç almak gerekir. Bu durumda bir de aspirin almak gerekirse, zaten yüksek olan kanama riski biraz daha artar. Buna rağmen bazı özel durumlarda 2 ilacın beraber alınması gerekir.

10- Midemi korumak için ne yapabilirim?

Aspirinin düşük dozda ve tok karnına alınması ilk akla gelen önlem. Eğer aspirin alırken ülser veya mide kanaması olursa aspirini kesmek ve ülseri tedavi etmek gerekir. Durum düzeldikten sonra, aspirin kullanmak mutlak gerekliyse, mide koruyucu ilaçlar yararlı olabilir.

11- Ameliyattan önce aspirini kesmeli mi?

Bu sorunun cevabını vermek için, ameliyatta aşırı kanama tehlikesini terazinin bir kefesine, aspirini kesmenin risklerini öteki kefesine koymak gerekir. Kalp damarlarına stent takılmış olan kimselerin, kalp krizi geçirmiş hastaların, aspirini mümkünse kesmemesinde yarar vardır. Lakin, beyin veya omurilik ameliyatlarında olduğu gibi kanamanın felaketle sonlanabileceği durumlarda bir hafta süreyle aspirini kesme zorunluluğu olabilir. Genel olarak, cerrah uygun görürse ameliyattan 24 saat sonra ilaca tekrar başlamakta yarar vardır.

12- Aspirinin erkeklerde daha etkili olduğu doğru mu?

Aspirinin ikincil korunmadaki etkisi iki cins için de aynı derecede güçlü. 65 yaşından genç, sağlıklı kadınlara koruyucu amaçla verilen aspirinin kalp krizi riskini azaltmadığı ama inme riskini azalttığı yönünde kanıtlar var. Lakin, ister kadın olsun ister erkek, bilinen kalp damar hastalığı olmayanlarda koruyucu olarak aspirin verme kararı, cinsiyete göre değil kişinin hasta olma riskine bakarak verilmeli.


Son söz: 100 yıldan uzun bir süredir piyasada olan aspirin hakkında daha öğreneceğimiz çok şey var.

MİLLİYET

20120123

* Elma mısınız, armut mu?


Bir boy aynası önünde durun, vücut şeklinizi değerlendirin. Kalçalar daha belirgin ve üst bedeniniz daha zayıfsa 'armut', bacaklarınız gövdenize oranla daha ince kalıyorsa 'elma tipi' vücut şekline sahipsiniz demektir

24 Ocak 2012 - 07:54

Vücudunuzda yağlanmanın hangi bölgelere toplandığı, sağlığınız ve dış görünümünüz için çok önemlidir. Vücut tipinize göre beslenip, doğru egzersizleri yaparak ideal kilonuza kavuşabilirsiniz. Diyetisyen Yeşim Çelik, elma tiplerinin kalp hastalığına daha yatkın olduğunu söyledi.

Çelik, vücut şekillerine göre beslenme düzeni hakkında şu bilgileri verdi: “Yağ dokusunun bedenin üst bölümlerinde toplanmasına “android” veya “elma tipi şişmanlık” denir. Yağlar göbek çevresinde toplanmıştır. Bu vücut şekli genellikle erkeklerde bayanlara oranla daha sık görülür. Bedenin üst kısmı şişman olanlarda; koroner kalp hastalıkları, insüline bağımlı olmayan tip II diyabet (şeker hastalığı) ve hipertansiyon daha sık görüldüğü için, özellikle elma (android) tipi şişman olanların kesinlikle zayıflaması gerekmektedir. Son çalışmalar, özellikle öğle ve akşam yemeklerinde 1 kâse yoğurt veya 1 bardak ayran tüketenlerde karın bölgesindeki yağların azalma oranının tüketmeyenlere oranla daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu nedenle ana öğünlerle beraber süt ve ürünlerini tüketmeye özen göstermek önemlidir.”
Armut şekli vücuda sahip olanların kronik hastalıklara yakalanma riskinin daha düşük olduğunu belirten Yeşim Çelik, yağ dokusunun vücudun alt bölümlerinde (kalça ve uyluklarda) toplanmasına “jinoid” veya “armut tipi şişmanlık” dendiğini hatırlattı ve şöyle devam etti:
“Vücudun şekli armudu hatırlatır. Bayanlarda erkeklere oranla daha sık görülen bu tip yağlanmaya özellikle menopoz sonrası kadınlarda daha sıklıkla rastlanır. Estetik olarak hiç kimsenin memnun olmadığı bu durum aslında sağlık yönünden avantajdır. Çünkü yağ hücrelerinin kalça ve üst bacakta birikmesi göbekte birikmesinden daha iyidir. Bu yüzden elma tipi yağlanmaya oranla kronik hastalıklara yakalanma riski daha düşüktür. Unutulmaması gereken şudur ki; vücut dokusunda oluşacak her türlü yağ dağılımındaki artışın hipertansiyon başta olmak üzere yukarda belirtilen pek çok hastalığın tetikleyicisi olacağıdır.
ELMA ARMUTA ARMUT DA ELMAYA DÖNÜŞMEZ
Vücut tipi değişmemektedir. Yağ hücrelerinin yerini değiştirmek mümkün olmayacağı için böyle bir durumdan söz etmek doğru değildir. Ancak egzersize ek olarak yeterli ve dengeli beslenmeyle elma ve armudu daha küçük elma ve armuda dönüştürmek mümkündür. Bunun bilincinde olarak, bölgesel zayıflama tuzaklarına dikkat edilmelidir.
Zayıflama diyetlerinde vücuttaki fazlalıklar nerdeyse en fazla yağ yakımı da o bölgeden olacaktır. Bu nedenle sadece basenleri küçülten diyet veya sadece göbeği eriten egzersizden bahsetmek doğru olmaz. Kalori kısıtlaması, depo yağların yakılmasını sağlar. Egzersiz ise kas kuvvetini artırarak kasın yağ yakma kapasitesini artırır ve enerji harcamasıyla kalori yakımına yardımcı olur.”
YAĞLANMAYI ARTIRAN ETKENLERE DİKKAT
Diyetisyen Yeşim Çelik, vücut yağlanmasını artıracak 5 faktöre dikkat çekti. İşte o faktörler:
1. Düzensiz ve dengesiz beslenme: Uzun süre aç kalmak, öğün atlamak, bir öğünde tüketilmesi gerekenin çok altında besin tüketmek, tek tip beslenme vücutta dengesiz yağlanmaya (Özellikle basen ve karın bölgesinde) neden olmaktadır. 3 ana öğün başta olmak üzere, ara öğün yapmaya dikkat edilmeli ve her besin grubundan bir arada tüketmeye özen gösterilmelidir.
2. Fazla yağ tüketimi: Vücuda alınan enerjinin fazlası vücutta yağ olarak depolanacağı için tüketilen besinlerin yağ miktarına da dikkat edilmesi gerekir. Yağlı yiyeceklerin enerjisinin yüksek olduğu unutulmamalıdır.
3. Alkol tüketimi: Sık aralıklar ve fazla miktarda tüketilen alkol, özellikle karın bölgesindeki yağlanmayı artıracaktır. Yanında tüketilen aperatif besinlerle beraber alınan kalori miktarı daha da artacağı için vücut yağlanması daha da fazla olacaktır.
4. Hareketsizlik: Sağlıklı ve zinde bir yaşam için hareket, olmazsa olmazların başında gelir. Tempolu yürüyüş, jimnastik, kondisyon bisikleti, koşu, yüzme, tenis gibi aktiviteler çok önemlidir. Eğer bunları yapacak zamanınız yoksa işyeri çok uzak değilse ve zaman elveriyorsa; işe yürüyerek gidip gelmek veya en azından yolun bir kısmını yürümek, kısa mesafelerde ulaşım vasıtalarını kullanmayıp yürümeyi tercih etmek, günlük alışverişleri yapmak böylece yürüme fırsatı yaratmak gerekir. İşe gidiş gelişlerde zaman açısından problem varsa öğle tatilini değerlendirip yürümek de doğru bir alternatiftir. Mecbur kalmadıkça asansör kullanılmamalıdır.
5. Yetersiz su tüketimi: Araba için benzin ne anlama geliyorsa vücut içinde su aynı anlama gelir. Her yemekten önce içilecek 1 bardak su, kilo vermeye de yardımcı olacaktır. Su tüketme miktarının yeterli olup olmadığı, idrar rengine bakılarak anlaşılabilir. Koyu renk, az su içildiğini gösterir. Masanızda, çantanızda, arabanızda her zaman su bulundurmaya özen göstermek yeterli miktarda su tüketmenizi sağlayacaktır.

POSTA