Mehmet Öz'ün yazısından...
Beyninizin beslenmesini kanınız sağlar. Beslenemezse, beyin olmaz. Bu yüzden en büyük hedeflerinizden biri damarlarınızı temiz ve açık tutmak olmalıdır. Yüksek tansiyonu normale düşürmek kavrama fonksiyonlarını geliştirir ve Alzheimer’ın ilerlemesini yavaşlatır. Eğer küçük tansiyonunuz (diyastolik) 90 mm/Hg’nin üzerinde ise (en az), 90’ın altında olanlara göre 20 yılda yaklaşık 5 kat daha fazla bunama (demans) riski altındasınız.
Hipertansiyonunuz, kolesterol plakları yüzünden damarlarınızın daralması neticesinde yeterli miktarda kan ve besleyicilerin belli bölgelere ulaşmasına engel olmasından dolayı olabilir. Beyinde iki ana damar arasındaki bölgeye yeterli kan ulaşmaması durumunda felç riski artar. Hepimiz damarlarımıza akıl almaz çeşitlilikte (ve miktarda) şeyler yükleyip, dolaşım sistemimizin hepsini taşımasını bekliyoruz. Damarlarımız her zaman mideye indirdiğimiz şeyleri beğenmez ve biz de tıkanıklık, hazımsızlık ve pek çok sindirim problemiyle karşılaşırız.
Bu tüketim ve eleme düzeninin en önemli unsuru bağırsaklarınızdır. Çoğu insan bağırsaklarının canlı olduğunu ve kalbi gibi bir organ olduğunu fark etmez. Onlar hareketsiz borular değil, etkin bir şekilde emen, salgılayan, işaretler yollayan ve metabolize eden organlardır. Canımızın ne çektiğine bağlı olarak sebze meyve, et veya bir oturuşta çok sayıda simit yemeyi seçme özgürlüğüne sahibiz. Bunun nedeni bağırsaklarımızın vücudumuza ne alacağımıza karar vermemize izin vermesidir.
Ancak bu özgürlükle beraber sorumluluk da geliyor. Özellikle gençler vücutlarının ne yerlerse yesinler hücrelere iletip hücrelerin de enerjiye çevireceği makineler olduğunu düşünüyor. Bu tamamen doğru değil, özellikle yaşlandıkça veya yeterince egzersiz yapmadığımızda. Bu da vücudumuzun çeşitli türdeki yiyeceklere değişik şekillerde yanıt vermesinden dolayıdır. Eğer bağırsaklarınızı önünüze serecek olsaydınız (hiç tavsiye etmiyorum) yaklaşık 8 metrelik bir uzunlukta olduğunu görürdünüz. Burası asıl sindirimin gerçekleştiği yerdir. İnce bağırsak mideden sonra gelir ve yiyeceklerdeki besinin çoğunun emildiği yerdir, kalın bağırsak (kolon) ise ince bağırsaktan daha kısa ve geniştir, dışkıları oluşturmak için su emer.
Dışarıdan hepimizin farklı görünüşleri olduğu gibi, bağırsaklarımız da dış dünyaya farklı tepkiler verir. Örneğin bir besin, arkadaşlarınıza ağaçları yerinden kaldırmak için yeterli enerjiyi verirken sizi davul gibi şişirebilir. Her ikisinde de size ipuçları veren ince bağırsağınızdır. Hassas yüzeyi, sindiremeyeceğiniz yiyeceklerin farkına varan özgün bağışıklık hücreleriyle donanmıştır. Ona karşı gelindiğinde bu zor beğenen organ sizi uyarmak için gaz ve spazm olarak SOS sinyalleri yollar. Ve sizi sıkıştırarak isyan eder.
Beyin yaşla birlikte nasıl değişir?
No comments:
Post a Comment