20110730

* Bağırsak kanseri oranı yükseldi

Çağın yaygın hastalığı kanserin tehlikeli bir türü olan bağırsak kanseri oranı arttı.
Bağırsak kanseri oranı yükseldi
İngiltere Kanser Araştırmaları, bağırsak kanseri oranının 1970’lerden sonra arttığına dikkat çekerek, 2008’de neredeyse her 15 erkekten ve 19 kadından birinin bağırsak kanseri olduğunu belirtti.
İngiltere’nin en büyük kanser yardım kuruluşuna göre, 1970’lerden sonra erkeklerde bağırsak kanseri olma ihtimali iki kat artarken, İngiltere Kanser Araştırmaları da, 1975’de 29 erkekten birine bağırsak kanseri teşhisi konduğunu ancak 2008’de neredeyse 15 erkekten birinin bağırsak kanseri olduğuna işaret etti.
Kadınlarda ise yükselişin çok fazla olmadığı belirtilerek, 1975’de 26 kadından biri bağırsak kanseriyken 2008’de 19 kadından birinin bağırsak kanseri olduğu vurgulandı.

-BAĞIRSAK KANSERİ BESLENMEYLE BAĞLANTILI-
The Guardian gazetesinin yansıttığı araştırmada, genel olarak insanın yaşam süresinin uzamasından dolayı kanser oranının arttığı belirtilirken, ancak bağırsak kanserinin güçlü bir şekilde beslenmeyle bağlantılı olduğu ve birçok hastalığın önlenebileceğine dikkat çekiliyor.

-BAĞIRSAK KANSERİ RİSKİNİ AZALTMANIN BİRÇOK YOLU VAR-
İngiltere Kanser Araştırmaları’ndan Sara Hiom insanların risk oranını düşürebilmesinin birçok yolu olduğuna işaret ederek, " 
  • Sağlıklı kiloda kalarak, 
  • fiziksel aktivite yaparak, 
  • yüksek lif içeren gıdalar tüketerek 
  • ve kırmızı ve işlenmiş etin az tüketimi ile sağlıklı beslenerek, 
  • alkol tüketimini azaltarak 
  • ve sigara içmeyerek 
bağırsak kanseri riskinizi düşürebilirsiniz"  uyarısında bulunuyor.

-SAĞLIK TARAMASI ÖNEMLİ-
Sara Hiom’un aynı zamanda sağlık taramasının da önemli olduğuna dikkat çektiği belirtilen araştırmada, kanser ortaya çıktığı zaman yaşın da göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekildi. Araştırmada, 70 yaşında bağırsak kanseri teşhisi konmamış bir kişinin bağırsak kanseri olma ihtimalinin 10 ya da 20 yaş daha genç olanlara göre daha düşük olduğu ifade ediliyor.
Ayrıca araştırma verilerinin erkeklerde kanser olma ihtimalinin yüzde 42.2,  kadınlarda ise bu oranın yüzde 38.8 olduğu belirtiliyor.


KAYNAK: http://saglik.milliyet.com.tr/bagirsak-kanseri-orani-yukseldi/kanser/haberdetay/28.07.2011/1419887/default.htm?ref=milliyet_anasayfa

* Dümdüz bir karın için 12 kilit besin


ABD’nin ünlü dergisi Men’s Health’in Genel Yayın Yönetmeni David Zinczenko’nun son kitabı karın bölgesindeki yağları kolayca eritebilmek için etkili yöntemler sunuyor
İki haftada karın bölgesinden yaklaşık 5.5 kg verdirecek bu yöntemler sayesinde yazın son ayını formda geçirmek mümkün... İşte satış rekorları kıran ‘Abs Diet’ kitabından tavsiyeler

02:30 | 30 Temmuz 2011
Dümdüz bir karın için 12 kilit besin


Karın kaslarının sırrı badem, ıspanak, yoğurt
Dümdüz bir karın için diyetinize aşağıdaki besinleri ekleyin. Kadınlar için günlük 1400-1600 kaloriyi    geçmediğiniz müddetçe bu gıdaların ağırlıkta olduğu bir beslenmeyle karnınızı düzleştireceksiniz... Her öğünde          bu besinlerden  en az ikisini tüketmeye özen gösterin,        0her atıştırmalıkta mutlaka bir miktar protein tüketin.
1- BADEM VE DİĞER KURUYEMİŞLER: Kas yapımına yardımcı olur, iştahı keser. Obezite, kalp hastalığı, kas kaybı, kırışıklıklar, kanser ve tansiyonla savaşır.
2- FASÜLYE VE SEBZELER: Kas yapımına yardımcı olur, yağ yakmayı sağlar, sindirimi düzene sokar. Obezite, bağırsak kanseri, kalp hastalığı ve tansiyonla savaşır.
3- ISPANAK VE DİĞER YEŞİL SEBZELER:   Yaşlanmaya neden olan serbest radikaller adlı molekülleri engeller. Kanser, kalp hastalığı,   felç ve obezite ile savaşır.
4- SÜT ÜRÜNLERİ (YAĞSIZ VEYA AZ YAĞLI SÜT, YOĞURT, PEYNİR): Güçlü kemikler için vücuda destek sağlar. Obezite, tansiyon, kanserle savaşır.
5- YULAF LAPASI: Enerji verir. Kolesterolü düşürür. Kan şekeri seviyesini düzenler. Kalp hastalığı, diyabet, bağırsak kanseri ve obezite ile savaşır.
6- YUMURTA: Kas yapımına yardımcı olur. Yağ yakar. Obeziteyle savaşır.
7- HİNDİ VE DİĞER YAĞSIZ ETLER: Kas yapımına yardımcı olur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Obeziteyle savaşır.
8- FISTIK YAĞI: Testosteronu artırır. Kas yapımına yardımcı olur. Yağ yakar. Obezite, kas kaybı, kırışıklık ve kalp hastalıklarıyla savaşır.
9- ZEYTİNYAĞI: Kolesterolü düşürür. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Obezite, kanser, kalp hastalıkları, yüksek tansiyonla savaşır.
10- TAM TAHILLI EKMEK VE GEVREKLER: Vücudun yağ depolamasını engeller. Obezite, kanser, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ile savaşır.
11- PROTEİN TOZU (TERCİHE GÖRE): Kas yapımına yardımcı olur, yağ yakar.
12- AHUDUDU VE YABANMERSİNİ: Kalbi korur. Görüşü kuvvetlendirir. Dengeyi ve kısa süreli hafızayı iyileştirir. Kalp hastalıkları, kanser ve obeziteyle savaşır.

Bunlardan kaçının
-  Kola, meyvesuyu gibi içecekleri, soda ile değiştirin.
-  Şekerlemeler yerine çikolatayı tercih edin.
-  Dondurma yerine dondurulmuş yoğurt tüketin.
-  Meyveli yoğurt yerine organik yoğurdu tercih edin.
-  Şekerli mısır gevrekleri değil, az şekerli veya şekersiz olanlarından tüketin.

BUNLARI YAPIN
-  Günlük kalori tüketiminiz 1600’ü geçmemeli.
-  Günde üç öğün yerine 6 küçük öğün tüketin.
-  Bol bol su için.
-  Alkolü haftada 2-3 kadehle sınırlayın.

PRATİK İPUÇLARI
HIZLI HAREKET EDİN: Eğer iş yüzünden hiçbirşeye vakit bulamıyorsanız, egzersizlere normalden daha hızlı bir ritmde yapmaya çalışın.
EGZERSİZDEN SONRA YEMEK YİYİN: Egzersiz sonrası metabolizma çok çalıştığı için kişi daha yemek yeme ihtiyacı duyar ancak çok su tüketir.
DİK DURUN: Yürürken dik durmanız size daha zayıf bir görüntü verir ve aynı zamanda kaslarınızı çalıştırır.
İKİ TARAFA DA YOĞUNLAŞIN: Güçlü karın kasları için sadece karın bölgesini çalıştırmak yetmez, sırtınız için de egzersizler uygulayın.
KARNINIZI İÇERİ ÇEKİN: Kasların hafızaları vardır. Gün boyunca karnınızın daha sıkı görünmesi için içinize çekersiniz, kaslar bir süre sonra bu duruma alışıp çalışmaya başlar.


Yalnızca güzellik değil sağlık için de gerekli
Kanada’da 8 bin kişi üzerinde yapılan ve 13 yıl süren bir araştırma sonucunda, karın kasları zayıf olan insanların ölüm oranlarının sağlam olanlara göre neredeyse iki kat daha fazla olduğu görüldü. İşte bu bilgi çerçevesinde, karın kaslarını geliştirmek için 7 sebep;
DAHA UZUN YAŞARSINIZ: ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre, karın bölgesinin çapı 90 santimetreden daha geniş olan kadınlar ve 1 metreden daha geniş olan erkeklerin kalp hastalıkları ve diyabete yakalanma riski artıyor.
YARALANMALARDAN KORUNURSUNUZ: ABD ordusu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, güçlü karın kasları olan askerlerin daha az yaralandıkları görüldü.
SEKS HAYATINIZ GELİŞİR: Güçlü karın kasları cinsel birliktelik sırasında kişinin daha rahat hareket etmesini sağlayarak cinsel yaşamın gelişimine yardımcı olur.
SIRTINIZ GÜÇLENİR: Sırt ağrılarının büyük kısmının sebebi karın bölgesindeki zayıf kaslara bağlıdır. Kaslar güçlendirildikçe ağrı seviyesi azalır.
AĞRILARINIZI AZALTIR: Yaşlandıkça ağrımaya başlayan diz, kalça ve sırt gibi bölgeler, oralardaki zayıflayan kaslar nedeniyle olur. Karın bölgesi kasları güçlüyse, bu bölgelerdeki zayıf kaslara yardımcı olarak vücudu taşır.
DAHA İYİ UYURSUNUZ: Uyku apnesi rahatsızlığından muzdarip kişiler çözümü kilo verip, karın kaslarını geliştirmekte bulabilir. Texas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada ise, kilosu az kişilerin daha az stres hormonu salgıladıkları görüldü.

EN YARARLI 3 EGZERSİZ
1 Elinizdeki ağırlıklarla, vücudunuzun üst bölgesini yere paralel olarak hizalayarak eğilin. Yere doğru uzattığınız kollarınızı dirseklerinizden yukarı kaldırıp indirin. 10 kez tekrarlayın.
2 Dambılları dirseklerinizden kaldırdığınız kollarınızla havada tutarak, oturur gibi yapın. Daha sonra ayağa kalkıp kollarınızı da mümkün olduğunca yukarı uzatın. 10 kez tekrarlayın.
3 Vücudunuz yere yan şekilde gelecek biçimde uzanın. Kollarınızı göğsünüzde kavuşturun. Ayaklarınızı 10 kez kaldırıp indirin. Bu, karın bölgesinin yan tarafında bulunan aşk tutamaçları da denilen bölgeyi eritecektir.
* Ağırlık yerine birer yarım litrelik su şişesi de kullanabilirsiniz.
1


2


3





 



MİLLİYET

20110704

* Tansiyona ilaçsız tedavi / Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Tansiyona ilaçsız tedavi

Sağlıklı bir hayat tarzıyla yüksek tansiyonu önlemek elimizde. Tansiyonumuz yüksekse ilaçtan önce yapılacak çok şey var. İlaç gerekse bile, alacağımız önlemler tedavinin etkinliğini artırır
Hangi hastalık olursa olsun, en başarılı tedavi yolu, hastalığın nedenlerinin ve nasıl oluştuğunun bilinmesinden geçer.
Yüksek tansiyon hastalığının oluşmasında ve gelişmesinde rol oynayan bilmediğimiz çok şey var. Ama, hayat tarzımızın bu hastalıkla yakından ilgili olduğunu biliyoruz. Fazla kilolu ve şişman olanlar, hareketsiz bir yaşam sürenler, çok tuz tüketenler, bir iki kadehten fazla içki içenler, taze sebze meyve gibi potasyumdan zengin besinlerden az yiyenlerde yüksek tansiyona çok sık rastlanıyor. Sağlıksız hayat tarzı düzeltilirse, kan basıncının düştüğünü biliyoruz. Bazı insanlar yüksek tansiyon hastalığına genetik olarak yatkınlar. Lakin bu kişilerin çoğu, sağlıklı bir hayat tarzını benimseyip kötü alışkanlıklardan uzak dururlarsa büyük çoğunluğunda hipertansiyon ortaya çıkmaz. Özetle, yüksek tansiyon hastalığının çoğunu önlemek elimizde. İşte 5 maddelik reçeteniz...
1- İlaca başlamadan kilo vermeli 
Fazla kiloların yüksek tansiyona davetiye çıkardığı konusunda kimsenin şüphesi yok. Bilim insanları, yüksek tansiyonu olan insanların yarısında ana nedenin şişmanlık olduğu görüşündeler. Bu ilişki çocuklarda ve gençlerde daha belirgin. Büyüme çağında fazla kilolu ve şişman olanların ileride hipertansiyon hastası olma riskleri kilolarına orantılı olarak artıyor. Birkaç kilo bile riski yükseltiyor. Örneğin, 20 yaşında boyu 160 cm, kilosu 55 olan bir kadın eğer 5-6 kilo alırsa, yüksek tansiyon riski 2 kat artıyor. Vücutta biriken yağ hücrelerinin, sinir sistemi, böbrekler ve damarlar üstüne etki yaparak kan basıncını yükselttiği düşünülüyor.
Kilo almak ne kadar zararlıysa, fazla kiloları vermek de o denli yararlı. Birkaç kilo da olsa zayıflamanın kan basıncı üstüne olumlu etkisi var. Hele ideal kiloya düşülürse kan basıncında büyük düzelmeler görülüyor. Bu nedenle tedavi için ilaca başlamadan önce, sürdürülebilir bir zayıflama planı yapmak çok önemli.
2- İlaç yerine biraz hareket
Hareketsiz hayatın kan basıncını yükselttiğini gösteren birçok bilimsel çalışma var. Bunlardan birinde 800 kişinin yaşamı incelendi, tansiyonları ölçüldü. Hareketli bir yaşamı olanların büyük ve küçük tansiyonu, mecbur olmadıkça yerinden kalkmayanlara göre 11 ve 6 milimetre cıva daha düşük bulundu. Tansiyon düşürücü etki için jimnastik salonuna gitmeye gerek yok, günde 30 dakikalık hızlı yürüyüş yeter. Hem de bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Yürürken sarf edilen kaloriler zayıflamamıza da yardım eder.
3- Tuzu azaltmak şart
Fazla tuz yiyenlerin tansiyonunun yüksek olduğunu, tüketilen tuz     azaltılınca kan basıncının düştüğünü gösteren birçok bilimsel çalışma var. Bunların en ünlülerinden biri olan, birçok ülkeden 10 bin insanın incelendiği Intersalt çalışması tuz tüketimi ile hipertansiyonun ilişkisini gösterdi.
Yüksek tansiyon tedavisinin ilk adımı tuz kısıtlaması olmalıdır. Yapılması gereken az tuzlu beslenmek değil, çok tuzlu beslenmemek. Dünya Sağlık Örgütü’nün öngördüğü 5 gramın 3 katından fazla tuz yenilen ülkemizde, günlük tuz tüketimini normal sınırlara çekebilirsek binlerce hayat kurtarabiliriz.
4- Alkolün azı karar, çoğu zarar
Alkolün fazlasının kan basıncını yükselttiğini gösteren birçok kanıt var. Bazı insanlarda sadece aşırı alkol tüketimine bağlı olarak hipertansiyon görülebiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 90 bin kişinin 4 yıl süreyle izlendiği 2 büyük araştırmada bu konu incelendi. Günde 2 kadehten fazla içki içenlerde, hiç alkol almayan veya az içenlere göre yüksek tansiyonun çok daha fazla olduğu saptandı. Buna karşılık alkol azaltılınca veya bırakılınca kan basıncının düştüğü de biliniyor.
Günde en az 4 bardak bira içen yüksek tansiyonlu 16 kişi üstünde yapılan bir çalışma bu noktaya ışık tutuyor. Bu kişilerin bir kısmı hastaneye yatırılıp alkol almaları önlenince tansiyonları önemli ölçüde düştü.
Tekrar alkol verince kan basınçlarının yükseldiği saptandı. Tüm uzmanlar, aşırı alkolden kaçınmanın yüksek tansiyonun tedavisinde önemli bir yeri olduğunda fikir birliği içinde.
5- Tansiyonda tek sigara bile etkili
Hassas aletlerle yapılan ölçümler, sigara içerken kan basıncının birkaç milimetre yükseldiğini gösterdi. Günde birçok sefer tekrar eden bu yükselişler bir süre sonra yüksek tansiyonun kalıcı olmasına katkıda bulunuyor. Üstelik sigara, yüksek tansiyonun kalp ve damarlara karşı açtığı savaşın en büyük destekçisi.

Sağlıklı beslen, yüksek tansiyondan kurtul
Tansiyonu kontrol altına almak için tuzu ve alkolü azaltmanın yanı sıra yapılacak başka şeyler de var. 1997 yılında saygın tıp dergisi New England Journal of Medicine’de, “Yüksek tansiyonu durdurmak için diyet yaklaşımı (Dietary Approaches to Stop Hypertension” adlı bir araştırma yayımlandı. Kısaca DASH denilen ve büyük yankı uyandıran bu bilimsel çalışmada 450 insan incelendi. DASH diyeti denilen sağlıklı beslenme yöntemiyle tansiyonun düştüğü görüldü. Beş yıl sonra yayımlanan ikinci bir araştırmada DASH diyetine ek olarak günlük tuz alımı azaltılırsa, tansiyon düşürücü etkinin daha da arttığı ortaya çıktı.
DASH diyetinde özel yemekler, tılsımlı reçeteler yok. Yemeklerde bol bol sebze ve meyve bulunması, doymuş yağ ve şekerli besin ve içeceklerden fazla olmaması tavsiye ediliyor. Baklagillerin, badem, ceviz ve fındık gibi kuruyemişlerin bulunduğu, balık, tavuk ve yağsız etleri de içeren bir beslenme tarzı. Bu beslenme tarzının sağlığımıza çok yönlü olumlu etkileri var.  Kilo vermeyi ve ideal kiloyu korumayı kolaylaştırıyor. Damar sertliğini önleyerek kalp krizi ve inmelerin önüne geçiyor. Yüksek tansiyon için ilaç tedavisi gerekiyorsa, ilaçların düşük dozlarda etkin olmasına olanak sağlıyor. Erken yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlığı edinilirse yüksek tansiyon hastalığının oluşması önlenebiliyor. Hastalık ortaya çıkıp yerleştikten sonra sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve kilo verme yeterli olmayabiliyor. O zaman ilaç tedavisi gerekiyor. Bunu da gelecek hafta gözden geçireceğiz.

DASH diyeti çalışmasında 450 kişi rastgele (randomizasyon yöntemi) 2 gruba ayrıldı. Birinci gruba, tipik Amerikan yemekleri verildi (kırmızı çizgi). İkinci gruba DASH diyeti verildi (açık yeşil). 2 hafta içinde büyük ve küçük tansiyonda önemli düşüşler gözlendi. 5 yıl sonra, benzer bir çalışmada DASH diyeti az tuzlu yapılırsa (koyu yeşil), kan basıncının daha da düşürülebileceği görüldü.

* Neden şişmanlıyoruz ? / Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu
Kalbimizi Dinleyelim 
04 Temmuz Pazartesi 2011

Neden şişmanlıyoruz ?

Şişmanlık sinsi sinsi ilerleyen bir hastalık gibi. Kızarmış patatesden, TV seyretmeye kadar günlük yaşamımızın bir çok parçasının bu gidişatta payı var. Bugün “Ne yapsam da kilo almasam” sorusuna cevap arayacağız...

Medyada sağlıkla ilgili programların yarıdan çoğunun konusunu, fazla kiloarın zararları, mucize diyetler, zayıflatıcı ilaçlar ve cihazlar oluşturuyor. Şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, kalp damar hastalıkları gibi öldürücü bir çok kronik hastalığın anası sayılıyor. Bir kere kilo alınca zayıflamak hiç de kolay değil. Zayıflansa bile verilen kiloları geri almamak çok daha zor.

Günde alacağımız 1-2 gram, 10 yılda 5 kilo, 40 yılda 20 kilo demektir.

Sinsi sinsi biriken kilolar
Kilo almayı önleyebilsek hem daha az sıkıntı çeker, hem daha sağlıklı oluruz hem de paramız cebimizde kalır. Ama bu o kadar kolay bir iş değil. Sinsice biriken kiloları fark ettiğimiz zaman çoktan zayıflama gerekliliği ortaya çıkmış demektir. Toplumsal çalışmalar çoğu insanın gençlik dönemlerinden başlayarak yılda ortalama yarım kilo aldığını gösteriyor. Değişen hayat tarzımız ve alışkanlıklarımızla, aldığımız ve tükettiğimiz kalori arasındaki hassas dengenin hafifçe bile bozulması, her gün 1-2 gram fazla yağ depolamamız için yeterli. Vücut ağırlığımızın günde ortalama 1.5 gram artması, yıl sonunda yarım kilo fazla tartmamıza yol açar. Yirmili yaşlarda başlayan bu değişiklik 10 yıl sonra 5 kilo, 20 yıl sonra 10 kilo, yaş ellilere gelince 15-20 kilo fazlamız olmasına neden olur. Böylece, filinta gibi delikanlı “stres bana kilo aldırıyor” diyen göbekli bir beyefendiye, incecik genç kız “su içsem yarıyor” diyen tombul hanımefendiye dönüşür.

 
Fazladan yenen bir porsiyonun 4 yılda aldırdığı kilo

Neler kilo aldırıyor?
Bu hafta ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de yayımlanan bilimsel bir makalede neden kilo alıyoruz sorusunu soran Harvard Üniversitesi bilim insanları, son 30 yıl içinde yayınlanmış 3 büyük araştırmayı bir araya getirip inceledi. Bu çalışmalara, kiloları boylarına göre normal sınırlarda olan ve hiç bir ciddi hastalığı olmayan genç ve orta yaştaki 120 bin sağlıklı kadın ve erkek katılmıştı.  Çoğu 20 yıl, en azı 12 yıl izlenen, ne yiyip ne içtikleri, günlük yaşamlarındaki alışkanlıkları ayrıntılarıyla kaydedilen bu kişilerin bilgileri belli aralıklarla tazelendi, boy ve kiloları ölçüldü.
Araştırmaya katılanların bir günde almaları gereken besin miktarına ek olarak tükettikleri besinlerin ve yaşam tarzlarının kilo değişiklikleriye ilişkisi araştırıldı. Uzun vadeli kilo değişiklikleri için kullanılan ölçüt,  4 yıllık aralıklarla yapılan tartılardı. Grafik, çeşitli besinlerin bir porsiyonun 4 yılda kilomuza kaç kilo kattığını veya eksilttiğini gösteriyor.
Araştırma sonuçlarına göre kilo aldıran besinlerin başında patates geliyor. Günde  ek olarak bir porsiyon kızarmış patates veya cips yiyen biri yılda yaklaşık yarım kilo alıyor.  İşin ilginci, nasıl pişirirseniz pişirin patetesin kilo aldıran bir besin olması. Salam sosis gibi şarküteri etleri ve kırmızı etin yanı sıra tatlı, hamur işi ve beyaz ekmek gibi işlenmiş tahıl ürünleri de kilo aldırıyor. Ama patates kadar değil.
Bu gözlemler her kalorinin aynı olmadığı görüşünü destekliyor. Nişastadan, işlenerek doğal halinden uzaklaştırılmış olan tahıllardan, sindirim sistemimizden kolayca emilen şekerlerden aldığımız kaloriler, sebze ve meyvalardan aldığımız kalorilerle aynı değil.  Açlığımızı hemen geçiren ama kısa süre sonra yeniden karbonhidratdan zengin yemek aratan bu besinler, pankreasımızın çok çalışıp yorulması sonucu diyabet oluşumunu da kolaylaştırıyor..
Buna karşılık, bazı besinler var ki bırakın kilo aldırmayı,düzenli tüketilirse zayıflatıyor. Meyva, sebze, kepekli tahıllar, badem, fındık, ceviz gibi kuru yemişler bu gruba giriyor. Bu besinlerin ortak bir özelliği var. Hiç biri işlemden geçirilmemiş, lifleri kepekleri çıkarılıp atılmamış, içlerine ek şeker katılmamış. Bu besinlerin emilimi daha yavaş, daha uzun süren tokluk hissi nedeniyle şişmanlatan besinlere ihtiyaç duyulmuyor.


Fazladan içilen bir porsiyonun 4 yılda aldırdığı kilo.

Ya içtiğimiz kaloriler
Şişmanlatan besinler sadece katı besinler değil. Gazoz, kola gibi şeker katılmış içecekler de patatese yakın kilo aldırıyor. Üstelik, bolca tüketildikleri için yıllar içinde artan kilolara olan katkıları büyük.
 Araştırmanın ilginç sonuçlardan biri de, ister yağlı olsun ister yağsız, sütün şişmanlatıcı olmaması. Yoğurt yiyenlerin kilo kaybettiği gerçeği daha da ilginç. Bu bulgunun nedeni bilinmiyor. Yoğurdun bağırsaklarda sindirime yardım eden dost mikropları etkileyerek besinlerin emilimini olumlu yönde değiştirdiğini düşünenler var.
 TV de şişmanlatıyor
Sinsi sinsi biriken kiloların yiyip içtiklerimiz dışında da  bir çok nedeni var. Televizyon karşısında geçirilen her saat 4 yıl sonra yarım kilo demek. Saatler uzadıkça kilolar da artıyor.   Buna karşılık koltuktan kalkıp biraz haraketlenmek zayıflamanın anahtarı.  Araştırmacıların önemsediği bir diğer konu da uyku. Azı da şişmanlatıyor çoğu da. Uzun süreli gözlemler, 6 saatten az ya da 8 saatten çok uyuyanların kilo aldığını gösteriyor.



Grafikler New England
Journal of Medicine 23 Haziran sayısındaki makaleden uyarlandı.

Kötü beslenme ile sağlıksız hayat tarzı birleşince...
Yenilen yiyeceklerin miktarı arttıkça kilo aldırıcı etkileri de artıyor. Örneğin bir porsiyon patates kızartması yerine 2 porsiyon yersek aldığımız kilolar da ikiye katlanıyor. Şekerli içecekler kolay kolay doyurmadığı için bolca içiliyor. Bu da hızla kilo almaya yol açıyor. Hayat tarzımızla ilgili etkenlerde de ölçü önemli. Televizyon karşısında geçirdiğimiz saatler uzadıkça alınan kilolar da artıyor.
Gerek yiyip içtiklerimiz gerek gün boyu neler yaptığımız tabii ki birbirinden bağımsız değil. Televizyon seyrettiğimiz saatler uzadıkça haraketsizleşiyoruz, şişmanlatıcı besin ve içecek tüketimimiz artıyor.
Araştırmayı yapan bilim insanları bu noktayı özellikle incelediler. 120 bin insanı beslenmelerine ve haraketliliklerine göre 5 gruba ayırdılar.
Sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı birbiri üstüne eklenerek şişmanlatıyor. Kilomuzun ne kadar artacağı göbeğimizin ne kadar büyüyeceği yeme içmemizdeki ve günlük yaşamımızdaki olumsuzlukların derecesine bağlı. Grafik bunu çok güzel ortaya koyuyor.
Bu çalışma ne yapmazsak şişmanlamayız sorusuna cevap veriyor, nasıl zayıflarız sorusuna değil. İkinci sorunun cevabını önümüzdeki haftalarda araştıracağız.

KAYNAK: http://gundem.milliyet.com.tr/neden-sismanliyoruz-/gundem/gundemyazardetay/04.07.2011/1409840/default.htm

20110701

* Kahve prostat kanseri riskini 'azaltıyor'

18 MAYIS 2011 -

Bir fincan kahve

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 50 bin erkek üzerinde yapılan araştırmada kahve tüketiminin prostat kanseri riskini azalttığı sonucuna varıldı.

Araştırmaya göre günde 6 bardak kahve içen kişilerde herhangi bir tür prostat kanseri görülme oranı yüzde 20 daha düşük.
Kahve tüketimi prostat kanserinin daha ölümcül olan bazı türlerine yakalanma oranını ise yüzde 60 azaltıyor.

Prostat kanseri erkeklerde görülen en yaygın kanser türü.
Ancak bazı sağlık kuruluşları araştırma kuruluşları kahve tüketimi ile prostat kanseri görülme oranı arasındaki bir tür korelasyonu ortaya koysa da araştırma sonuçlarının henüz net olmadığını söylüyor.
Bu kuruluşlara göre erkeklerin prostat kanseri riskini azaltmak için kahve tüketimini artırmaları gerekli değil.

ABD'de 48 bin sağlık görevlisi erkek üzerinde 20 yıl boyunca yapılan araştırmada kişilere 4 yılda bir günlük kahve tüketimleri soruldu.
Bu süre içinde bu erkeklerin yaklaşık onda biri 5,035 erkek prostat kanserine yakalanırken bu hastalıktan dolayı 646 ölüm vakası görüldü.
Araştırmanın bir başka sonucu ise kahvenin kafeinli ya da kafeinsiz olarak tüketilmesinin bir fark yaratmadığı.
Buna göre, kafeinin prostat kanserinin gelişimi üzerine herhangi bir bilinen etkisi yok.

KAYNAK: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/05/110518_prostat_coffee.shtml