20120505

* EGZERSİZ İLAÇTIR....

http://www.sohbeteli.com/wp-content/uploads/2012/03/egzersiz.jpg
Melike Karakartal

4 Mayıs 2012
Egzersiz ilaçtır (1)

Gün içinde ne kadar hareket ediyorsunuz?

Tek aktiviteniz aracınızın kapısını açmak, mutfağa gidip su içmek veya mouse’ınıza tıklamak ise “Niçin başım hastalıktan kurtulmuyor?” ya da “Diyet yapıyorum, her şeyime dikkat ediyorum, niçin kilo veremiyorum?” diye sızlanmayınız.
Malum, şehir hayatı içinde hareket etmemek için bahane çok.
Yarım saat yürüyüş yapacağınıza, dizi izlemeyi, bilgisayarda vakit geçirmeyi, bir kafede oturup laklak etmeyi, ya da hiçbir şey yapmadan oturmayı tercih ediyorsunuz.
Belki yaptığınız tercihlerin kendinizi daha iyi hissetmenize sebep olacağını düşünüyorsunuz fakat yanlış seçim.
Yorucu bir günden sonra kendinizi evde koltuktan koltuğa atmak yerine yarım saat yürüyüş yapmayı başarırsanız, enerji seviyenizin hiç olmadığı kadar yükseldiğini fark edersiniz...
Genellikle “yorgunluk üzerine yorgunluk, spor yapılmaz şimdi” düşüncesiyle ertelenen günlük egzersizler, esasında vücudun ve beynin yapısal özelliklerinden ötürü açlık duyduğu bir konu, sevgili oturdukça oturan Habitus okuru.
Bakınız, fiziksel olarak aktif bir yaşam için programlanmış insanoğlu, 150 yıl önce günde 30 bin adımdan fazlasını atarken şimdi bu rakam sadece 3 bine düşmüş durumda.
3 bin adım atan da “aktif” sayılır, size o kadarını söyleyeyim...
Zira ofis hayatı ve otomobille ulaşım ekseninde dönüyorsanız, bu da günde ortalama bin adımı ancak buluyor.
Bin adım atmak da, oturduğumuz yerde çürüdüğümüz anlamına geliyor.
“Vücudumuzu terk edilmiş metruk bir bina gibi kullanıyoruz” demek oluyor... 
Hareket etmediğimiz için o bina paslanıyor, kırılıyor, organizmalar sarıyor, dış etkenlerden çabuk etkilenir hale geliyor... Öyle ki, şişmanlamak bu sürecin bir sonucu aslında.
Vücudumuz aldığı enerjiyi en doğru biçimde kullanır ve fazlasını depolarken, ona hareket etme, enerji harcama şansı tanımadığımız için sadece “depolama” görevini layıkıyla yerine getiriyor.

Hareketsizliğin bedeli: Hastalık

Bakınız Aktif Yaşam Derneği neler söylüyor:
- Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarında, fiziksel inaktivite bir çok ülkede hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor ve kanser, kalp-damar hastalıkları, şişmanlık, tip2 diyabet, kemik erimesi gibi bir çok hastalığın artışına neden oluyor.
- Fiziksel inaktivite yılda bütün dünyada 3.2 milyon insanın ölümüne yol açıyor. Hareketsizlik, yaklaşık yüzde 30’u diyabet ve kalp hastalığı olmak üzere, 60 yaş altında 670.000 kişinin erken ölümüne sebep oluyor.
- Hareketsizlik, global düzeyde ölüme neden olan risk faktörleri arasında dördüncü sırada.
- Göğüs ve kolon kanseri vakalarının yüzde 20-25’i, diyabetin yüzde 27’si ve iskemik kalp hastalığının yüzde 30’unun fiziksel inaktiviteden kaynaklandığı bildiriliyor.
Yediğinize, içtiğinize, bedeninize soktuğunuz besinlerin niteliğine, kalitesine istediğiniz kadar dikkat edin.
Eğer az hareket ettiğiniz bir hayatınız varsa, tüm emeklerinizi çöpe atıyorsunuz demektir.

Yarın: Nasıl hareket etmeyi becereceğiz? Hangi hareketleri yapacağız ve bunu günlük rutinimiz haline nasıl getireceğiz?

  


     
 Egzersiz ilaçtır (2)

Dün hareketsizliğin bize neye mâl olduğunu konuştuk. Bugün de ne yapmamız gerektiğine, hayatımızın içine hareketi nasıl katabileceğimize bakalım sevgili bakkala bile giderken otomobile binen üşengeç Habitus okuru.

Hafta sonu kahvaltını yaptın. Kahveni içiyor ve göbeğini sıvazlayarak gazete okuyorsan, sana gazeteni okuman ve kahveni bitirmen için yarım saat daha veriyorum. İşin bitince eşofmanlarını ve spor ayakkabılarını giyecek, sokağa çıkacaksın. Yok evde yapılacak işler var, yok televizyon izleyeceğim, yok gezmeye çıkacaktık, yok sevgilimle buluşacağım, ben anlamam.
Tüm işlerin bir 45 dakika beklesin. Şimdi beraber yürüyüşe çıkıyoruz.
Nasıl yürüyeceğim diyorsan, http://www.aktifyasam.org.tr/yayinlar adresine girip “Yetişkinler için fiziksel aktivite rehberi”ni bilgisayarına bir güzel indiriyorsun. Burada sadece yürüyüş değil, dayanıklılık, kuvvet, denge ve esneklik egzersizleri de bulacaksın. Faydalanmanı öneririm.
Hafta sonu cumartesi ve pazar günü yürümek konusunda anlaştıysak –itiraz istemem-, hafta içi günlerine geçiyorum:
Öncelikle, işine varmak ve işten geri dönmek için kullanabileceğin alternatifin varsa ve “otomobilimin rahatlığından vazgeçmem” diyorsan, seni kınıyorum. Demek her sabah ve her akşam toplam üç saat trafik çekmeye ve hiç hareket etmeden yaşamaya gönüllüsün. Hayatın boyunca boşa harcayacağın 40 bin saatin var demek. Vay be... Ömrünü trafikte harcamaya değer yani.
Eve geldiğinde kendini çok yorgun hissediyor, kımıldayacak halin olmuyorsa, bunun bir kısmının psikolojik olduğunu söylemek isterim.
Ama bu, çocukların sütten toplu zehirlenmesinin “psikolojik” olması gibi bir şey değil, onu baştan diyeyim.
Gün içinde sabahtan akşama kadar bilgisayar başında iş yapmanın kasların üzerinde bir etkisi yok.
Fiziksel olarak yorgun olamazsın sevgili Habitus okuru. Kendimizi kandırmayalım.
Ancak aç veya uykusuz olabilirsin, ona da artık erken yatarak çare bulacaksın. Uykusuzluğun sebep olduklarını daha önce konuşmuştuk hatırlarsan. Hatırlamıyorsan seni 18 Nisan’ın Habitus’unu okumaya davet ediyorum: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20374019.asp

Evde de durmak yok!

Benim çocuğum var, evde işlerim var, hakikaten vaktim yok diyeceksen, hiç deme sevgili bahaneci Habitus okuru. Maşallah, her şeye de cevabın var.
Eğer “Evden çıkamam, çocuklarım okulda verilen sütten psikolojik olarak zehirlenmiş olarak dönebilirler, onlarla ilgilenmem lazım”, “İşlerim ofiste bitmiyor, evde de çalışıyorum”, “Kemiklerim sızlıyor evladım” gibi şeyler söyleyeceksen, onları da deme. Eğer hasta değilsen, evde egzersiz yapmaya engel olacak gerçek bir bahane henüz icat edilmedi sevgili ayva göbekli, can simitli Habitus okuru.
Leslie Sansone isimli bir fitness eğitmeni, “Walk at home” (Evde yürü) hareketi başlatmış. Açıyorsunuz YouTube’u, “search” kısmına “Leslie Sansone, walk at home”, yazıyorsunuz, (www.walkathome.com da olur) gördüğünüz egzersizleri evinizde her gün hiiiiiç bahane üretmeden yapmaya başlıyorsunuz.
Bakınız, okurum Ebru Algül “Dizi seyrederken, çocukları salıncakta sallarken bu hareketleri yapıyorum ve günde 10 bin adıma rahatlıkla ulaşıyorum” diyor.
150 yıl önceki atalarımız gibi günde 30 bin adım atmamız zor ama 10 bin de günümüz ev-ofis insanları için hiç fena bir rakam değil, ne dersiniz?

HÜRRİYET

No comments:

Post a Comment